5 Nisan 2014 Cumartesi

                          DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ


Dokuz Eylül Üniversitesi, 20 Temmuz 1982'de İzmir'de kurulmuştur. Kuruluşunda; Ege Üniversitesi'nden, Güzel Sanatlar Fakültesi, Hukuk Fakültesi, İktisat Fakültesi, İşletme Fakültesi, Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi, Tıp Fakültesi, Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü, Adalet Yüksekokulu, Aydın Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu; Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı'ndan Buca Eğitim Fakültesi, Denizli Mühendislik Fakültesi, İlahiyat Fakültesi, Demirci Eğitim Yüksekokulu, Denizli Eğitim Yüksekokulu, İzmir Meslek Yüksekokulu; Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan İzmir Devlet Konservatuarı;Ankara İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisi'nden Muğla İşletmecilik Yüksekokulu, Dokuz Eylül Üniversitesi'ne geçmiştir.
Yeni Kurulan Fen Edebiyat Fakültesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Deniz İşletmeciliği ve Yönetimi Yüksekokulu, Eğitim Yüksekokulu, Sanat Eğitimi Yüksekokulu olmak üzere üniversite 24 birimle eğitim hayatına başladı.
  • 1983 yılında Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü kurularak faaliyete geçerken Sanat Eğitimi Yüksekokulu kaldırılmıştır.
  • 1987 yılında Manisa Maliye Muhasebe Yüksekokulunun İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesine dönüştürülmesi ile birlikte; Yeni kurulan Denizli Meslek Yüksekokulu, Bölgesel Kalkınma ve İşletme Bilimleri Arastırma ve Uygulama Merkezi (BİMER),
  • Ege Bölgesi Araştırma ve Uygulama Merkezi (EBAMER),
  • 1988'de Deniz İşletmeciliği ve Yönetimi Yüksekokulu,
  • 1989'da Muğla Meslek Yüksekokulu,
  • Avrupa Topluluğu Uluslararası İlişkiler Araştırma ve Uygulama Merkezi (ATMER),
  • 1990'da Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu ile İlahiyat Meslek Yüksekokulu,
  • 1991'de Çevre Araştırma ve Uygulama Merkezi (ÇEVMER) faaliyete geçmiştir.
Dokuz Eylül Üniversitesi 1992'de Ege Bölgesi'nde 4 yeni üniversitenin kurulmasına destek oldu.
  • Aydın'daki Veteriner ve Ziraat Fakülteleri ile Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu Adnan Menderes Üniversitesi'ne bağlandı.
  • Muğla'daki İşletmecilik ve Meslek Yüksekokulları Muğla Üniversitesi'ne bağlandı.
  • Manisa'daki İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Demirci Eğitim Yüksekokulu ile Beden Eğitimi ve Spor Bölümü Celal Bayar Üniversitesi'ne bağlandı.
  • Denizli'deki Tıp, Mühendislik Fakülteleri ile Eğitim ve Meslek Yüksekokulları Pamukkale Üniversitesi'ne bağlandı.
                                                          EGE ÜNİVERSİTESİ


Ege Üniversitesi, 20 Mayıs 1955 tarihinde yayınlanan 6595 sayılı kanunla 9 Mart 1956 tarihinde, İzmir'de Türkiye'nin 4. üniversitesi olarak eğitim-öğretim hayatına başlamıştır.
Ödemiş, Bayındır, Bergama, Tire ve Çeşme ilçelerinde yüksekokul ve meslek yüksekokulları bulunan Ege Üniversitesi, Bornova’da 3.450 dekarlık bir arazi üzerine kurulmuştur. En son teknoloji ile donatılmış modern bir kütüphanesi, sosyal tesisleri, açık ve kapalı yüzme havuzları, kapalı spor salonları, spor tesisleri, toplum merkezi, alışveriş merkezi, sergi alanları ve Öğrenci Köyü ile 70.000 kişilik bir kampüs kenttir.
Kampüs içinde kongre, seminer, kültür ve sanat etkinlikleri için hizmet veren Prof.Dr. Yusuf Vardar – MÖTBE Kültür Merkezi ve kampüs dışında, İzmir kent merkezinde (Konak) Atatürk Kültür Merkezi, Menemen’de Deneme İstasyonu ve Üretme Çiftliği, Kurudağ’da Rasathanesi, Urla’da ve Tuzla’da su ürünleri tesisleri, Özdere’de Yaz Kampı ve Çeşme’de eğitim ve dinlenme tesisleri bulunmaktadır.

                                                         İZMİR/KONAK 


Konak, İzmir Büyükşehir sınırları içerisinde yer alan merkez ilçedir. Kuzeyinde İzmir Körfezi ve Bayraklı, doğusunda Bornova, güneyindeKarabağlar ve batısında Balçova ilçeleri bulunmaktadır.
Antik çağdan günümüze taşınmış eserlerle, Osmanlı döneminden kalan eserlerle, ama en çok Cumhuriyet Döneminin eserleriyle karakterize olur. Konak, İzmir’in kültür, sanat ve eğlence merkezi olması nedeniyle yerli ve yabancı tüm turistlerin uğrak yeri durumundadır. Özellikle Kemeraltı Çarşısıİlçe ekonomisine ve İzmir'in tanıtımına önemli katkılar yapar. Yine Konak ilçesinde bulunan antik Smyrna kentinin Romalılardan kalma Agora ören yeri turistlerin ziyaretine açıktır. Konak ayrıca başta Karşıyaka gelmek üzere, İzmir'in diğer iskeleleri ile denizden bağlantıyı sağlayan Konak İskelesi ve Konak Meydanı ile de ünlüdür. Konak sahil yolu, yürüyüş parkurları özellikle hafta sonları bütün İzmir'lilerle dolup taşar.
Konak, İzmir’in yönetsel, sanatsal, kültürel ve ticari merkezidir.


                                       İZMİR/BUCA

Buca, Türkiye'nin İzmir iline bağlı metropol ilçelerinden biri olmakla beraber aynı zamanda en kalabalık nüfusa sahip ilçelerinden biridir.
İzmir'in 9 kilometre güneydoğusunda kurulmuşdur. Nif Dağı'nın güney eteklerine yerleşmiştir. Yüz ölçümü 180 kilometrekare, denizden yüksekliği 38 metre olup kuzeyinde Bornova, kuzeydoğusunda Kemalpaşa, batısındaKarabağlar ve Gaziemir, güneyinde Torbalı ve Menderes bulunmaktadır. Yayvan görünüşlü arazi ile çevrelenmiş olup, çevredeki tepeler, vadiler ve bitki örtüsü bakımından oldukça zengindir.
Buca düz ve verimli topraklara sahiptir. Tınaztepe,Tıngırtepe, Zeytintepe, Koşutepesi ve Karacaağaç gibi tepeleri de vardır. Nif Dağı’ndan doğanMeles ÇayıŞirinyer’den geçer ve Halkapınar’da denize dökülür.
Buca'ya bağlı, Kaynaklar Beldesi'nin yanı sıra, Kırıklar, Karacaağaç ve Belenbaşı adında üç köyü vardır.
                                           İZMİR/KARŞIYAKA

Karşıyaka, İzmir'in bir ilçesi. İzmir Körfezi'nin kuzey kıyısında yer alır.Yamanlar Dağı'nın eteği ile deniz arasında kalan kısımda şehir dokusu ile büyük ölçüde bütünleşmiş bir ilçedir. Yamanlar ve Sancaklı adlı bağlı iki köyü bulunmaktadır.
İlçenin doğusunda Bornova, güneyinde Bayraklı, batısında Çiğli, kuzeyindeMenemen ilçeleri yer almaktadır.
Karşıyaka, 1865 yılında İzmir-Menemen demiryolunun hizmete girmesiyle yerleşime açılmış ve özellikle 1874 sonrasında İzmir merkez (Konak) ile vapur seferlerinin başlatılmasıyla gelişmiş bir yerleşim yeridir.
Karşıyaka, körfezin kuzeyinde yaklaşık 84 km'lik bir alana yerleşmiştir. Rakımı 1-700 metre arasında değişir. İlçe nüfusu 2008 yılı itibariyle 524.891'di fakat 2008 tarihli belediye yasasıyla Bayraklı'nın ilçe yapılması üzerine Karşıyaka'nın halihazırdaki nüfusu 300.000 civarına gerilemiştir.
Karşıyaka, burada vefat eden Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın adıyla anılan ve söz konusu tarihlerde Atatürk'ün eşi Latife Hanım'ın ailesi Uşşakizadelere ait olan ve yakın geçmişte bir anı evi olarak restore edilmiş köşk ve bunun dışında İzmir Levanten köşkleri tanımına giren birkaç tarihi yapı ile tanınır.
                                      İZMİR/BORNOVA

Bornova İzmir'in metropol ilçelerinden biridir. Yamanlar Dağı'nın eteğinde, 380 kuzey enlem ve 270 derece boylam üzerinde yer alan, İzmir Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde bir ilçe merkezidir. İzmir'in merkezi Konak'ın 8 km kuzeydoğusunda, İzmir Körfezinden 3 km doğudadır.
470.211 yerleşik ve 1.000.000 hareketli nüfusa sahip olan Bornova, köyleriyle birlikte 205 kilometrekarelik bir alanı kapsamaktadır. KuzeyindeKarşıyaka ilçesi ve Manisa ili toprakları; doğusunda Kemalpaşa ilçesi; batısında KarşıyakaBayraklı ve Konak; güneyinde Buca ile çevrelenir. Belediye teşkilatı 1882 yılında kurulmuş, 1957 yılında ilçe haline gelmiştir. Yüzölçümü 224 km2’dir. Nüfusu 481.739'dur (2008).
Ege Üniversitesi'nin ana kampüsü ve üniversite ile aynı adı taşıyan,Türkiye'nin en büyük hastanelerinden biri olan Ege Üniversitesi Hastanesi bu ilçede bulunmaktadır. Ayrıca Yaşar Üniversitesi'nin Selçuk Yaşar kampüsü de Bornova Ağaçlıyol mevkiindedir.
İki büyük askeri birliğin yanı sıra, İzmir-İstanbulİzmir-Ankaraİzmir-Aydın veİzmir-Çanakkale karayolu ağlarının merkezinde bulunması, 2000 yılındametronun Bornova'ya uzanması ve İzmir Otogarı'nın ilçe içinde konuşlandırılmış olması ve Bornova-Kavaklıdere-Işıkkent üçgeninin sanayi bölgesi olarak saptanması ve 4 sanayi sitesinin yerleşim alanı içinde bulunması, Bornova'nın gelişimine bugün ve gelecekte etki yapacak unsurların başında gelmektedir. Bornova bu arada, KavaklıdereÇiçekli ve diğer köyleriyle İzmir'in akciğeri konumunu sürdürmektedir.
Bornova'nın yerleşim büyük ölçüde şehir dokusunun içindedir. Bu nedenle bağlı beldesi yoktur. 12 köyü bulunmaktadır.
                                        İZMİR KEMERALTI ÇARŞISI

İzmir Kemeraltı Çarşısı (özellikle İzmir içinde kısaca "Kemeraltı" da denilir) İzmir il merkezi Konak ilçesinde Mezarlıkbaşısemtinden başlayarak Konak Meydanı’na kadar ulaşan ve ticari faaliyetlerin yoğun şekilde yaşandığı semt ve çarşı. Fevzipaşa Caddesi ve Eşrefpaşa Caddesi çarşının kara sınırlarını oluşturur.
16501670 yıllarından itibaren deniz kıyısının doldurulması ve yeni yerleşim alanları ile ticarethanelerin açılması ile oluşturulmuştur. 1592'de inşa edilmiş Hisar Camii'nin bulunduğu mevkiden başlatılmış bu yayılmanın çizgisini, başka bir şekilde eski deniz kıyısı hattını günümüzdeki Anafartalar Caddesi oluşturur. İnşa edilen günümüze ulaşmış en önemlilerinden biri 1744 yılında Hacı Beşir Ağa tarafından yaptırılan Kızlarağası Hanı'dır. Bunun dışında semtte çok sayıda han inşa edilmiştir.
Kemeraltı Çarşısı ilk yıllarında üzeri tonoz ve kiremit örtülü, sokakları kapsayan bir kapalı çarşı görünümünde idi. Çarşı 19. yüzyılın sonlarına kadar bu özelliğini korumuştur. Bugün üzeri açık olan ara sokakların bir bölümünün de üzeri beşik tonozla örtülü idi.
19. yüzyılda İzmir’in ticaret hayatının can noktası olan bu çarşı eski hanlar ve bedestenleri kapsamakta idi. Buradaki dükkânlar daha çok yerli halka ve dar gelirli ailelerin gereksinimini sağlıyordu. Çarşı demirciler, kömürcüler, çiviciler, baharatçılar ve saman pazarı gibi ticarethaneleri kapsamakta idi. Çarşıda her ticarethane gruplar halinde ayrı bölümleri oluşturmuştu.
Günümüzde Kemeraltı Çarşısı bu özelliğinden oldukça uzaklaşmış ve İzmir’in önemli bir alış veriş merkezi haline gelmiştir. Tonoz ve kubbeli bazı dükkânlar özelliğini korumuş olmalarına rağmen çoğunlukla modern iş merkezleri, mağazalar, kafeteryalar ve sinemalar burada toplanmıştır. Bunların yanı sıra Türk el sanatları örneklerini yansıtan seramiklere, çini panolara, ağaç eserlere, madeni eserlere, düz dokuma yaygıları ile halı ve kilimlerin satışının yapıldığı dükkânlar da burada bulunmaktadır.

                                                      İZMİR KUMRUSU

İzmir'e özgü kumru denen bir hamur işi ve bununla hazırlanan sandviçlere verilen addır. Kumru simit (İzmir'de gevrek denir) hamuruna benzeyen az tuzlu bir hamurdan üretilir, susama batırılarak fırınlanır. Şekli kumru kuşunun gövdesini andırdığından bu ismi almıştır. İzmir'de kumruyu fırınlardan sade olarak alabileceğiniz gibi; sokak satıcıları ve tezgahlardan içerisine domates, yeşil biber ve izmir tulumu (peynir) konmuş olarak da alabilirsiniz. Ayrıca büfelerde, içine kömürde pişirilmiş sucuk,salam, kaşar peynirinin(bir başka çeşidinde de ek olarak eritilmiş Sayas peyniri bulunur) ve domatesin yanı sıra üzerine ketçap ve mayonez eklenmesi ile hazırlanmış sandviç olarak da tüketime sunulur.Normal İzmir kumrusu ise Bergama tulum peyniri,domates,biber ve (isteğe göre) salatalıktan oluşur.Ekmeğinin bol susamlı olması da bir özelliğidir.Bazı sandviççiler ise sandviç ekmeğinin içerisine hazırlanan bol malzemeli karışık sandviçleri yanlış biçimde kumru olarak adlandırmaktadırlar
                                         İZMİR SAAT KULESİ
İzmir Saat Kulesi, İzmir'in Konak ilçesinde , aynı isimli meydanda bulunan tarihi eser. Saatin kurulma nedeni eskiden saatlerin pahalı olmasıdır.
II. Abdülhamit'in (hükümdarlığı:1876-1909) tahta çıkışının 25. yılı için 1901'de Sadrazam Mehmet Said Paşa tarafından Alman Konsolosluk binasını yapan mimar Raymond Charles Péré tarafından yaptırılan kule 25 metre boyunda olup, dairesel esas etrafında dört çeşmesi vardır ve kolonlar Kuzey Afrikatemasını esinlendirir. Kulenin saati Alman İmparatoru II. Wilhelm'in (hükümdarlığı:1888-1918) hediyesidir. Saat kurulduğu günden bu yana yalnızca bir kere durmuştur. 5.2 şiddetindeki 1974 İzmir Depremi sırasında hasar alan kulenin saat kadranları üzerindeki son kat yıkılmış ve saat depremin oluş saati olan 02:04'te durmuştur.[1] İki yıl içerisindeyse kule onarılmış ve saat tekrar çalışır vaziyete getirilmiştir.
Kulenin üzerindeki Osmanlı tuğrası ve Osmanlı'ya ait işaretler daha sonra kaldırılmıştır. Verilmek istenen mesaj sanatın genç cumhuriyet ile başladığı hissini vermektir.
                                   İZMİR KORDON BOYU





 Önceleri otoyol olması için doldurulan ve sonradan pasaport'tan liman'a (punta) kadar uzanan çok geniş bir gezi alanı haline gelen, izmir'in en gözde yeri.

farklı belediye başkanları tarafından, doldurulduktan sonra ne olması gerektiğine bir türlü karar verilememişti. sonraları otoyol olması fikri, kordonboyu'nun sit alanı olması nedeniyle, iptal edildi. 

eskilerin, siyah beyaz ve çatlak karo taşlarıyla sahil yolunu hatırladıkarı kordonboyu, üç sene öncesine göre bugün çok farklı bir görünüme sahi

Şiirlere, şarkılara konu olan İzmir'in ünlü Kordon'u, günün her saatinde cıvıl cıvıl, capcanlı bir mekandır. Büyükşehir Belediyesi'nin gerçekleştirdiği rekreasyon düzenlemesi, yürürlüğe koyduğu "Kordon Yönetmeliği" ile bu ünlü mekan İzmir'in en önemli prestij alanı haline geldi. Temizlenmeye, rengi maviye dönmeye başlayan Körfez ile birlikte artık Kordonboyu daha bir yaşanılası oldu.

                                                                    BOYOZ

  Boyoz 1492'de Türkiye'ye yerleşen Sefaradlar tarafından Anadolu ve özellikle İzmir mutfağına katılmış, İzmir damak tadı ile özdeşleşmiş, mayasız bir hamur işidir.
Boyoz, İspanyolca yazılışıyla bollos, "küçük somun" anlamına gelen bollo sözcüğünün çoğuludur. İspanyolca iki L harfi Y sesiyle okunur. Birçok mutfakta çörek, börek benzeri unlu mamüllerin Sefarad kültürüne özgü bir uygulamasıdır.
Boyozun ilk çıkışını atık hamur malzemesinin değerlendirilmesine bağlayan kaynaklar bulunmaktadır. İzmir dışında hiçbir şehirde ticari olarak piyasaya sunulmadığından İzmir’in böreği olmuştur. Rivayete göre, İzmir'de boyozun en iyisini Boyozcu Avram Usta yapmış, o öldükten sonra İzmir'de boyozlar "Avram Usta’nın boyozu" adı altında satılmıştır. Avram Usta'nın devrettiği geleneği günümüzde AlsancakDostlar Fırını'nın sahibi Halim Usta ve Cihangir usta yaşatmaktadır.Karşıyaka'da ise sabahları rağbet gören Atakent Cafe Blue önündeki Börekçi Dayı'dır.
Erdem Usta'nın tarifine göre, öncelikle hamur yoğrulup top şeklinde 2-3 saat tavada dinlendirilir. Daha sonra elle tabak genişliğinde açılıp bir süre daha dinlendirilen hamur, daha sonra yine elle sallanır ve tekrar açılır ve rulo yapılıp 1-2 saat daha dinlendirilir. Kulak memesi kıvamında kopma noktasına geldiğinde tavalara sıralanır ve küçük toplar halinde kesilerek yarım saat ile bir saat arasında nebati yağ içinde bekletilir. Çok yüksek ateşte tepsi ile fırınlanmadan önce kat kat, ipince açılmış olan milföy yufkanın arasına içlik malzemesi (peynir, ıspanak vs.) konur. Ticari satılan boyozlar boş olarak yapılırsa da gerçek boyoz boş yapılmaz. Hamurun özelliği un, çiçek yağı ve tahin karışımı ve tuzlu olmasıdır
                                       KEMALPAŞA NAZARKÖY 


İzmir’in  Kemalpaşa-Torbalı Yolu üzerinde kurulmuş olan Nazarköy, doğal, tarihsel ve kültürel zenginlikler açısından önemli yörelerimizden biridir. Köyün gelir kaynaklarından birisi hatta belki de en önemlisi tüm çevre tarafından bilinmekte olan “nazar (göz) boncuğu” imalatıdır. 1940’larda başlayan ve köy halkı arasında gittikçe yaygınlaşan nazar boncuğu zanaatı köy ekonomisine önemli gelir sağlamasının yanında,  köyde iç turizmi canlandırmış, sosyal hayatın gelişmesine katkıda bulunma potansiyeline sahiptir. Ancak son yıllarda yok olmaya yüz tutmuş bu potansiyelin tekrar hatırlanması ve desteklenmesi gerekmektedir. Projenin ana hedeflerinden birisi de budur. Bu kapsamda projemiz gençlere sosyal girişimcilik ve sosyal sorumuluk duygularını aşılarken bir yerel girişim olarak Nazarköy için de artı değer yaratma amacını taşımaktadır.
150 yıl kadar önce Anadolu’da göçebe hayatı yaşayan “Yörük”lerden kabul edilen, yaz mevsiminde Bozdağ yaylalarında, kışın ise Torbalı ilçesi civarında konaklayan Celal oğlu Mahmut ile Kardeşi Topal İsa namıyla tanınan İsa Yörükoğlu tarafından kurulmuştur.
Kemalpaşa-Torbalı karayolunun 5. Km’sinde yolun batı tarafında, yoldan 1 km kadar içeride Nif dağının yamacında engebeli bir arazide kurulmuştur. Karayolundan köye kiraz, ceviz, zeytin ve nar ağaçlarının arasından geçilir. Yeşilin, doğanın insanları kucakladığı bir köydür Nazarköy.
Köyün el sanatı “nazar(göz) boncuğu” atölyeleri özellikle yerli turistlerin ilgisini çekmekte, doğa sporları dernekleri tarafından köyde bulunan kanyona haftasonları yürüyüşler düzenlenmektedir. Köy piknik alanları ve dinlenme tesisleri açısından zengindir.
Nazarköy’de  yaklaşık 1940’lardan bu yana Nazar Boncuğu Ocakları’nda cam süs eşyalarının yapıldığı ve bu geleneğin hala sürdüğü bilinmektedir. Köylülerin bu mesleği Arap Selim lakabıyla tanınan Selim ustadan öğrendikleri ifade edilmektedir. Mesleği köy halkının birbirlerinden öğrenmesiyle 2000li yıllara kadar köyde yaşayan tüm ahalinin emek verdiği Nazarboncuğu üretimi başlamıştır. Nüfusu yaklaşık 350 kişi olan köyde bulunan 12 adet ocak ve atölyelerin sayısı son yıllarda sayıları oldukça artan Çin malı eşyalarının yerli pazara girmesi karşısında altı (6)’ya düşmüştür.  Atölye sahipleri çok zor koşullarda çalışmalarına rağmen bu ata mesleğini ve kültürü yaşatmak için yoğun çaba göstermektedir.
Ulaşım İzmir- Ankara Asfaltı üzerinden Kemalpaşa’ya, Kemalpaşa içerisinden geçerek Torbalı yolu 5. Km üzerinden sağlanmaktadır. Bunun yanında İzmir’den Kemalpaşa dolmuşları veya Belediye otobüsleri ile Kemalpaşa’ya, oradan da Kemalpaşa-Nazarköy dolmuşu ile saat başı Nazarköy’e ulaşılabilir.
 

                        
                      KEMALPAŞA KİRAZ FESTİVALİ


1936 yılından bu yana her yıl geleneksel hale gelen, en iyi kiraz yetiştiricilerini özendirmek amacıyla yapılan Kemalpaşa Altın Kiraz Kültür ve Sanat Festivali  Kemalpaşa Belediyesi öncülüğünde mayıs ayı sonu veya haziran ayı’nın ilk haftasında  kültür ve eğlence etkinlikleriyle desteklenerek coşkulu bir şekilde kutlanmaktadır.

Dere Mesire Yeri Amfi Tiyatro'da yapılan etkinliğe Kemalpaşalılar ve çevre illerden gelen misafirlerin yoğun katılımıyla gerçekleşen festivalde  bir çok ünlü sanatçının konserlerinin yanı sıra çeşitli kültür ve sanat etkinlikleri de yapılmaktadır.

Daha önceki yıllarda 1 gün olarak kutlanan kiraz festivali, 2010 yılından itibaren 9 gün olarak kutlanmaya başlamıştır.


    
                                       KEMALPAŞA KÜLTÜR MERKEZİ 

İsmini, Mustafa Kemal Atatürk'ün İzmir'e girerken konakladığı bir kasaba olmasına borçlu olan Kemalpaşa, 25.000 nüfuslu, tarihi özellikleri güçlü bir yerleşme... Tarihi öneminin odakları, sırasıyla, MÖ 1450 tarihli Hitit-Batı Anadolu kavimleri arasındaki savaş ve bu savaşın anısına dikilen (Hitit prensini simgeleyen) Karabel isimli büyük bir kaya anıt; MS 13.Yüzyıl'da Latin İşgalinde İstanbul'dan göçen Bizans Hanedanı'nın kurduğu Nymphaion, kenti ve kente ait Laskarisler sarayı; Osmanlı dönemi yapıları ile Nif Dağı ve mitolojik Nif çayının oluşturduğu doğal güzelliklerden oluşmaktadır.

Yapı Nif Dağı'nın yarattığı ormanın içinde yer alan bir vadide kurulmuştur.

A) Mevcut doğa, topoğrafya, saydamlık

Yapıyı, çam ve çınar ağaçlarından oluşan orman, küçük bir çağlayan ve Nif Çayına akan bir derenin hemen kıyısında, her iki yönde eğimli bir topoğrafyanın içine yerleştirerek; en alt kotta gençlik oyun salonu; orta kotta düğün salonunu; üst kotta salon; yapının üstünde de şelalenin arasından geçilerek bir köprü ile ulaşılan çatı kahvesinin yer aldığı bir boyuna kesit elde etmek olasıydı.
Arabaların kullandığı yüksek yol ile derenin yanındaki yaya yolu birbirinden net biçimde ayrıldı ve Park'ın girişinden amfitiyatroya kadar kesintisiz bir yaya ulaşımı sağlanmaya çalışıldı.
Dere ile sarp ormanlık arazi arasındaki dar arazi parçası, yapının genişliğini 20m olarak sınırladı. Eğimden dolayı da, üst kottaki ana salon, arazini tamamını; orta ve alt kotlar ise yarısını kullanabildiler.
Doğanın güzelliği, yapının kısa ekseninin doğu-batı yönünde olması, ağaçlardan süzme ışık alabilme olanağı gibi unsurlardan dolayı, yapıyı anlamlı biçimde saydamlaştırma kararına varıldı. Saydamlaşma, doğu yönünde tüm cepheyi kapsadı. Pencere dilimleri büyük ölçülerde ve tam açılım sağlamak üzere pivot kumandalı tasarlandı.
Batı yönünde sağır bir cepheye, o bölgedeki doğayı yapının içine almak için her iki yönde çatı ışıklıkları eklendi.
Fuaye ve giriş bölümü ile üst galeri katına çıkış rampasını kucaklayan, yarım silindir şeklindeki büyük ve sağır yapı blok duvar, tavandan gelen bir ışık dilimiyle yıkandı.

B) Yapı kabuğu,Tasarım formu, Malzemeler:

Tonoz formu, doğanın içinde olan organik bir biçim oluşu; yarım silindir giriş kütlesinidesteklemesiyle; ana salonun iç mekanındaki bütünselliğiyle; mimarlık tarihi açısından Bizans Laskarisler Sarayında ve Tüm Osmanlı Mimarisindeki yaygın kullanımı sebebiyle tasarıma dahil edildi. Doğa ile organik ve sembolik ilişkiler açısından tabakalı tukallı ahşap teknolojisiyle gerçekleştirildi. 
Dış prizmatik form ise,çift duvarlı yapı blok sistemi ile sağlanmıştır. 
Yapının tüm dokularını oluşturulurken sıvasız, bakım gerektirmeyen, dokulu ve ısı yalıtımı yüksek bir duvar sistemi hedeflenmiştir. Yapı Blok dış modülleri, gün ışığında güzel bir doku sağlamaktadır. İç modüllerin dokusu ise özellikle ses emici özelliklerinden dolayı tercih edilmiştir. Dış modüllerin kırmızı-beyaz rengi, hem Bizans mimarisine (yöredeki Laskarisler Sarayının beyaz taş/kırmızı tuğla almaşık duvarı) hem de Osmanlı mimarisinde bolca kullanılan taş-tuğla dokusuna gönderme yapmak istemiştir.
Ana sahnenin arka duvarında ise huş ağacı ile üretilmiş Fin kontrası kullanılmıştır. 




C) İşlevler:

1. Ana Salon :
Böyle bir yapının, kentin toplantı, kongre, konser, tiyatro ve seminer gereksinimlerini de karşılayabilmesinin gerekli olduğuna inanılmıştır. Toplam kapasite 800'dür. 

2. Giriş-Fuaye ve üst galeri:
Bu bölümler ile üst galeri hem fuaye, sergi salonu hem de salonun balkonu işlevlerini üstlenir.

3. Düğün Salonu:
Orta kotta yer alan, mutfak ve diğer servislerle ilişkili düğün salonu, yemekli- kokteylli törenlerde kullanılabilecek niteliktedir.

4. Gençlik oyun salonu:
En alt kotta yer alan bu mekan, bilardo, pingpong gibi oyunlara ayrılmıştır adanmıştır.

5.Çatı kahvesi :
Ana giriş kütlesinin üstünde yer alan ve amfitiyatro meydanından köprü ile bağlanabilen, ahşap bir güverte gibi tasarlanan bu bölüm, yanındaki yüksek çınar ağaçlarının gölgesinde, tüm çevrenin panoramasını algılamakta, sadece bahar aylarında ve yazın çay, kahve vb. ihtiyaçlar için işlev görmektedir.

Yapı, 2004 yılı Ağa Han Mimarlık Ödülleri adayı olmaya hak kazanmış, TMMOB Ulusal Mimarlık Sergisine katılmıştır.
                                                    OSMANLI BAHÇESİ


    Osmanlı Parkı yazın en neşeli zamanlarıyla aileleri,misafirleri,gençleri ağırlamaktadır.
    İçerisinde bulunan kafeleri ile insanlara keyif ve huzur Kemalpaşa'nın en çok sevilen yerlerinden 
    birisidir.Çocukların eğlenmeleri,neşeli vakit geçirmeleri için içerisinde oyun parkları bulunmaktadır.
    Canlı müzük keyfiyle,temiz havasıyla,en iyi hizmetiyle Kemalpaşalıların vazgeçilmez alanlarından biridir.


                                      KEMALPAŞA KIMIZ ÇİFTLİĞİ 



Kazak Vadisi, İzmir’e yaklaşık olarak yarım saat uzaklıktaki Kemalpaşa ilçesi sınırları içerisindedir. Kemalpaşa’yı geçtikten sonra Torbalı Selçuk karayolunda 4 Km kadar gidip, sağdaki toprak yoldan 800 metre kadar ilerledikten sonra Kazak Vadisine ulaşılıyor. Çiftlik Nif dağının eteklerinde, ormanın kıyısına kurulmuştur. Çevresi ağırlıklı olarak zeytin, çam ve çeşitli meyve ağaçlarıyla çevrilidir. Çiftlikte betonarme olarak yapılmış bir otağ vardır. Burada sergilenen yöresel el sanatları ürünlerinin tanıtımı ve satışı yapılıyor. Ayrıca otağdaki görevliler tarafından konuklara Kazak kültürü hakkında bilgi veriliyor. 


                                               KEMALPAŞA KIZ KULESİ 


Kemalpaşa'nın tarihi sembolü kız kulesidir. Efsaneye göre İonya prensesi Sart kralına gelin olarak giderken Nif'e geldiğinde kralın ölüm haberini alır. Bu acılı haber üzerine güzel prenses burada bir saray yapılmasını emreder ve hayatının geri kalanını burada geçirir. İmparator I.Theodoros Laskaris (1206-1222) zamanında yapılmıştır. Burası İstanbul dışında inşaa edilmiş bir imparator sarayı olması bakımından çok önemlidir. Planıda İstanbul'daki tekfur sarayına benzemektedir.Yapı 11.50 x 25.50 m boyutlarında kuzey güney yönünde uzunlamasına dikdörtgen planlıdır. Zemin katı dış yüzeyleri hafifçe yuvarlatılmış büyük kesme taşlardan meydana gelmiştir. Zemin katta içeride dördü doğu duvarında diğer dördü batı duvarında olmak üzere 8 adet paye vardır.Buradaki pencerelerin dar ve ince uzun oluşu ise korunmak amaçlıdır.Zemin katı, diğer üç katın molozları ile doldurulmuştur. Birinci ve ikinci katın cepheleri ayakta kalmış üst kat ve çatıdan ise hiçbir iz kalmamıştır. Duvarda görülen ahşap kirişler, bu katların tabanlarının ahşap olduğunu gösterir. Zemin katın doğu cephesinde büyük kesme taşlardan masif bir görünüşe sahip 2.50 m. genişliğinde tam ortada giriş kapısı vardır. Zemin kat dikdörtgen bloklar halindeki yontma taştan, devşirme malzemeden inşaa edilmiştir.. Bu taş bloklar arasında harç kullanılmamıştır. Üst katlar ise dört sıra tuğla, bir sıra taş dizisinin üst üste konulması ile meydana gelmiştir. Selçuklular ve Beylikler döneminde de Türkler tarafından kullanıldığı bilinmektedir.